Anadolu erenlerinden Hacım Sultan’ın hayatı hakkında bilgiler velayetnâmesinde geçenlerle sınırlı olup menkıbevi anlatım içinde karmaşık hâlde bulunmaktadır. Velayetnâmeden anlaşıldığına göre Hacım Sultan’ın soyu, İmam Ali el-Nakî’den Hz. Ali soyuna bağlanmaktadır.
"Pes imdi Hacım Sultan kuddise sırrıhu’l-‘aziz dahi şahzâde Hüseyn oğludur. Ve şahzâde Hüseyn İmam ‘Ali en-Nâki oğludur. Ve ‘Ali en-Nâki imam Muhammed Tâki oğludur ve İmam Muhammed Taki, İmam Ali er-Rıza oğludur. İmam Ali er-Rıza, İmam Musa-i Kâzım oğludur. İmam Musa-i Kâzım İmam Ca’fer oğludur. İmam Ca’fer, İmam Muhammed Bakır oğludur, İmam Muhammed Bakır, İmam Zeyne’l-‘Abidîn oğludur. İmam Zeyne’l-‘Abidîn, İmam
Hüseyn oğludur. İmam Hüseyn, İmam ‘Ali oğludur ve valideleri dahi Hazret-i Fatımatü’z-Zehra’ya çıkar. Dedeleri Muhammed Mustafa sallâ Allahu te’alâ aleyhi ve sellem hazretlerine
çıkar. "
Kaynak: Velayetname-i Koluaçık Hacım Sultan
Asıl adı Receb iken Hacım Sultan diye tanınmış, Hacı Bektaş Veli de ona “kolu açık” unvanı verdikten sonra “Kolu Açık Hacım Sultan” diye meşhur olmuştur.
Onun menkıbevi hayatına göre, Hoca Ahmed Yesevî’nin talebelerinden olup onun tarafından Hacı Bektaş Veli’ye yoldaş yapılarak Anadolu’ya gönderilmiş, ikisi birlikte önce Ka’be’yi
ziyaret ettikten sonra Anadolu’da Sulucakarahöyük’e gelmişler; daha sonra Hacı Bektaş Veli onu Germiyan İli’nde Susuz adlı yere göndermiştir. Burada kendisine bir zaviye inşa eden
Hacım Sultan bölgede irşad faaliyetlerinde bulunmuştur.
Velayetnâmede Hacım Sultan’ın gelip geçtiği veya konakladığı mahallerde başlangıç tepkiyle karşılandığı ve ona “Biz burada ışık istemiyoruz” dediklerine bakılırsa, Kalenderî
derviş tipine çok benzediği tahmin edilebilir. Çünkü gerek kılık-kıyafetiyle gerekse hâl ve hareketleriyle Kalenderî dervişlere benzediği düşünülmektedir (OCAK 1996: 505). Buna
mukabil o sabırlı davranarak, kendini kabul ettirme yoluna gitmekte ve ayrıldığı her mahalde yerli ahali üzerinde etki bırakmaktadır.
Hacım Sultan’ın Anadolu’da hangi tarihlerde bulunduğu tam olarak belli değildir. Orhan Bey zamanında kendisinden bahsedilen Geyikli Baba ve Fatih Sultan Mehmed zamanında yaşadığı bilinen Otman Baba ile temas ettiği yolundaki rivayete nazaran onun XIV. yüzyılda yaşamış olabileceği düşünülmektedir. Bununla birlikte birbirinden tarihen oldukça uzak iki şahıstan biri ile temas etmesi mümkün olamayacağına göre, bu bilgilerin sözlü geleneğin
tesiri ile velâyetnameye girmiş olması akla daha uygundur. Öte yandan velayetnâmede geçen Yörük ve Akkoyunlu Türkmenleri ifadelerinden hareketle Uşak bölgesinde XVI. yüzyılda
konar-göçerlik eden Türkmenlerle çok sıkı ilişkilerinin bulunduğu da anlaşılmaktadır.
Kaynak: TÜRK KÜLTÜRÜ ve HACI BEKTAŞ VELİ ARAŞTIRMA DERGİSİ / 2010 / 55 73